FORUM YAZİLARİNİZ LÜTFEN BURAYA
=> Daha kayıt olmadın mı?

Pembeli Arkaplan
Güllü
Mavili Kalpli
Yıldızlı


FORUM YAZİLARİNİZ LÜTFEN BURAYA - qüldüren düşündüren yası arsivini paylasmak isteyen bi arkadas bnde szinle paylasmak istedim :==)

Burdasın:
FORUM YAZİLARİNİZ LÜTFEN BURAYA => forum da yazilan yazilar büyük olsun => qüldüren düşündüren yası arsivini paylasmak isteyen bi arkadas bnde szinle paylasmak istedim :==)

<-Geri

 1  2  3  4 Devam -> 

üzgün :( (Ziyaretçi)
30.11.2007 00:18 (UTC)[alıntı yap]

ANNE DUASI..


Musa Aleyhisselam bir gün: Ya Rabbi, Cennet’te benim komsum kimolacak, bana bildir de gidip onunla görüseyim, dedi.
Musa Aleyhisselama söylevahiy geldi. Falan beldeye git! Orada·çarsinin basinda bir
kasap dükkani var. O dükkanin sahibi olan kasabi gör!
O veli bir kulumdur. Yalniz
bilesin ki, onun çok önemli bir isi vardir. Çagirirsan gelmez. Iste o
senin cennetteki komsundur. Musa Aleyhisselam hemen bildirilen yere gitti.
Kasabi buldu ve ona : Ben sana misafir geldim, dedi.
Kasap Musa Aleyhisselami tanimiyordu.
Ona Hos geldin deyip bir kenara oturttu. Dükkanda ki isi bitincede alip evine götürdü.
Evinin bas kösesine oturtup çok
ikramda bulundu.Musa Aleyhisselam, ev sahibini dikkatle takip ediyordu. Ev sahibi kasabinocakta
çömlek içinde, et pisirdigini gördü. Et pisince çömlekteki
eti küçük küçük parçalara ayirdi. Bunlari bir tabaga koyup, bir kenara
birakti.Sonra bir et parçasi daha çikartip, onu da misafiri Musa
Aleyhisselam’a ikram ederek
dedi ki: "Benim önemli bir isim var. Sen beni bekleme yemeginiye"!
Sonra da yanindan ayrildi. Önemli bir isim var deyince,
Musa Aleyhisselam, önemli
isi nedir diye merak etti ve gizlice kasabi takip etti.
Kasap Musa Aleyhisselam’in yanindan ayrildiktan sonra, yandaki odaya
geçti. Duvarda asili duran büyük bir zembili indirdi. Zembilde çok
ihtiyar, mecalsiz bir kadin vardi. Kadina küçük küçük parçaladigi
etleri yedirdi. Karnini güzelce
doyurduktan sonra, altindaki kirlenmis bezleri aldi yerine
temizlerini koydu. Sonra kirli bezleri yikayip astiktan sonra ellerini
yikayip Musa Aleyhisselam’in yanina geldi, Daha yemege
baslamadigini gören kasap sordu.
"Niçin yemege baslamadiniz"? "Musa Aleyhisselam Sen bana
zembildeki sirri söylemedikçe bir lokma bile yemem". Dedi.
"Mademki merak ettin anlatayim": Ey misafir, bu zembildeki benim yasli
annemdir. Çok yasli oldugu için takatten düstü.
Evde bakacak baska kimsem de yok.
Evlenecegim, fakat hanimim annemi incitir, onu üzer diye evlenemiyorum.
Ise gittigimde herhangi bir hayvanin kendisine zarar vermemesi için onu
gördügün gibi bir zembile koydum. Her gün gelip iki ögün yemek yediriyorum. Diger
hizmetlerini de görüp gönül rahatligiyla isime gidiyorum.
Bunun üzerine
Musa Aleyhisselam dedi ki: "Ancak anlamadigim bir sey daha var". Sen
annene yemek yedirip su içirdikten sonra, dudaklarini kipirdatip
birseyler söyledi, sen de AMIN dedin. Annen ne söyledi ki amin dedin ?
Annem, her hizmet edisimde Allah seni Cennette Musa Aleyhisselam’a komsu eylesin diye dua eder. Ben , hiç ihtimal vermedigim halde, bu
güzel duaya amin derim.
Ben kimim ki, O büyük Peygamberle komsuluk edebileyim. Onunla
komsuluk edebilecek ne amelim var ki. O zamana kadar kim oldugunu
saklayan Musa Aleyhisselam, buyurdu ki :
"Ey Allahin sevgili kulu, ben Musa’yim.
Beni sana Allah-u Tealâ gönderdi. Annenin rizasini kazandigin için
Cennet-i Â’lâyi ve orada bana komsu olmayi kazandin". Kasap hemen
kalkip Musa Aleyhisselamin elini öptü ve sevinç içinde yemegini yedi.
Allah-u Tealâ
sizleri ANNE sefkatinden mahrum etmesin ve ANNE bedduasindan uzak kilsin.









--------------------------------------------------------------------------------
YALAN YARIŞMASI

Padişah bir gün, "Bana yalan söyleyebilene bir
küp dolusu altın vereceğim!" demiş.

Yalancılar hemen saraya koşuşturup başlamışlar yalana;


"Bir kuş, aslanı kapıp yuvasına götürdü".

"Bunun neresi yalan? Kuş kartaldır, arslan da kuzu kadar minik bir yavru.
Kaptı mı götürür tabii!..’’


"Komşu ülkede bir eşeği kral yaptılar!.."

"Ülkenin kralı, pencereden bakınırken tacını düşürmüş.
Taç da pencerenin altındaki eşeğin başına geçmiş. Taç kimin
kafasındaysa, kral odur tabii!.."


"Padişahım, ben gökyüzüne bir ok attım. Altı ay
sonra geri döndü!"

"Senin ok bir ağacın üstüne düşmüştür. Ağaç,
sonbaharda yapraklarını dökünce, takılacak yer bulamayıp yere inmiştir".’

Böylece padişah, her yalana gerçek bir bahane
bulmuş ve kimse padişaha bu yalandır dedirtememiş.

Ama bir gün Keloğlan gelmiş;

"Padişahım, sen benim babamdan borç olarak bir küp
dolusu altın almıştın. Şimdi geri almaya geldim.
Yalandır dersen ödülümü ver. Yalan değil dersen borcunu öde!.."

ÜÇ KURAL

İDARE EDİLECEK 3 ŞEY
Dilimiz
Huyumuz
Hareketlerimiz

SEVİLECEK 3 ŞEY
Cesaret
Nezaket
Yardim

NEFRET EDİLECEK 3 ŞEY
Kin
Kibir
Nankörlük

İSTENEN 3 ŞEY
Sağlık
Dostluk
Engin bir ruh

UĞRUNA SAVAŞILACAK 3 ŞEY
Şerefimiz
Evimiz
Ülkemiz

DÜŞÜNÜLECEK 3 ŞEY
Hayat
Ölüm
Sonsuzluk


---------------------------------------------------------------------

ÜÇ HEYKEL


İki komşu ülkenin hükümdarları birbirleriyle
savaşmazlar, ama her Her Fırsatta birbirlerini rahatsız ederlerdi. Doğum günleri,
bayramlar da ilginç armağanlar göndererek karşıdakine zekâ gösterisi yapma fırsatlarıydı.

Hükümdarlardan biri, günün birinde ülkesinin en
önemli heykeltıraşını huzuruna çağırdı. İstediği, birer karış yüksekliğinde,
altından, birbirinin tıpatıp aynısı üç insan heykeli yapmasıydı. Aralarında
bir fark olacak ama bu farkı sadece ikisi bilecekti.

Heykeller hazırlandı ve doğum gününde komşu ülke hükümdarına
gönderildi. Heykellerin yanına bir de mektup konmuştu.

Şöyle diyordu heykelleri yaptıran hükümdar: "Doğum
gününü bu üç altın heykelle kutluyorum. Bu üç heykel birbirinin tıpatıp
aynısı gibi görünebilir. Ama içlerinden biri diğer ikisinden çok
daha değerlidir. O heykeli bulunca bana haber ver."

Hediyeyi alan hükümdar önce heykelleri tarttırdı.
Üç altın heykel gramına kadar eşitti. Ülkesinde sanattan anlayan ne
kadar insan varsa çağırttı. Hepsi de heykelleri büyük bir dikkatle
incelediler ama aralarında bir fark göremediler.

Günler geçti. Bütün ülke hükümdarın sıkıntısını
duymuştu ve kimse Çözüm bulamıyordu. Sonunda, hükümdarın fazla isyankâr
olduğu için zindana attırdığı bir genç haber gönderdi. İyi okumuş, akıllı ve
zeki olan bu genç, hükümdarın bazı isteklerine karşı çıktığı için zindana atılmıştı.

Başka çaresi olmayan hükümdar bu genci çağırttı.
Genç önce heykelleri sıkı sıkıya inceledi, sonra çok ince bir tel getirilmesini istedi.

Teli birinci heykelciğin kulağından soktu, tel heykelin ağzından çıktı.

İkinci heykele de aynı işlemi yaptı. Tel bu kez diğer kulaktan çıktı.

Üçüncü heykelde tel kulaktan girdi ama bir yerden dışarı çıkmadı.
Ancak telin sığabileceği bir kanal kalp hizasına kadar
iniyor, oradan öteye gitmiyordu.

Hükümdar heykelleri gönderen komşu hükümdara cevabı yazdı:

"Kulağından gireni ağzından çıkartan insan makbul değildir."

"Bir kulağından giren diğer kulağından çıkıyorsa, o insan da makbul değildir."

"En değerli insan, kulağından gireni yüreğine gömen insandır."

Bu değerli hediyen için çok teşekkür ederim.

UYANIK SÜRÜCÜ

Bir kadınla bir adam ayrı ayrı arabalarında giderlerken çarpıştılar.
İkisinin de arabası mahvoldu ama şans eseri ikisi de hiç yara almadan kurtuldu.
İkisi de arabalarından sürünerek çıktılar. Kadın adama baktı ve
"Çok ilginç" dedi. "Sen erkeksin ben de kadın.
Arabalarımız mahvoldu ama ikimize de hiçbir şey olmadı.
Bu belki de tanışıp,dost olup, yaşamımızın sonuna dek
huzur içinde birlikte yaşamamız için bir işarettir."
Kadının bu sözleri karşısında adam heyecanlandı:
"Evet, galiba haklısın" dedi.
Kadın bu arada arabasının içinden bir şişe şarap çıkardı:
"Bak, arabam hurdaya döndü ama bu bir şişe şarap sapasağlam kalmış" dedi ve ekledi:
"Bu kesin bir işaret olmalı. Bu şarabı içip şansımızı kutlamalıyız."
Sonra da şarap şişesini adama uzattı. Adam şişeyi aldı, açtı ve
yarısını içip kadına verdi. Kadın hemen şişenin mantarını kapatıp
adama geri uzattı. Bunun üstüne adam sordu:
"Sen içmeyecek misin?"
Kadın şöyle karşılık verdi:
"Hayır, ben polisi bekleyeceğim!"


USTACA CEVAPLAR


EDEPSIZ

Cenap Sehabeddin’e:
*Su edepsize neden bir tokat vurmadin? dediklerinde,su cevabi vermis
* Eldivenim yoktu, igrendim.


ELBISE

Ingiltere Krali George ile görüstügü sirada,
Gandi’nin üzerinde her zamanki gibi beyaz örtüsü vardir.
Davetten çikinca birgazeteci sorar:
* Kiyafetiniz, bir kralla bulusmak için yeterli miydi?
Gandi, hiç aldirmadan cevap verir :
* Kral, ikimize de yetecek kadar giyimliydi.


SIPA

Köylü, yeni dogan bir sipayi kucagina almis evine dönerken,
iki ortaokul ögrencisi kendisine takilir ve :
* Hayrola amca, derler. Oglunu nereye götürüyorsun böyle?
Adam, kendine yapilan bu terbiyesizlige aldirmamis görünerek cevap verir:
* Gittiginiz okula kaydini yaptiracagim.


VAPUR

Necip Fazil Kisakürek vapurla Karaköy’e geçerken, yanina biri yaklasıp
* Üstad, diye sormus. Peygamberlere ne diye gerek duyuldu, biz kendimiz yolumuzu bulabilirdik .
Necip Fazil, okudugu kitaptan basini kaldirmadan :
* Ne diye vapura bindin ki, cevabini vermis. Yüzerek geçsene karsiya.


YAMA

Incili Çavus, Osmanli elçisi olarak Fransa Kralina gönderildiginde,
elbiselerinin bazi yerlerinde yama varmis.
Kral, bunlari görünce dayanamayip :
* Bana senden baska gönderecek adam bulamadilar mi? diye sorunca,
incili Çavus :
* Osmanlilar, adama göre adam gönderirler,cevabini vermis. Beni de sana
göndermelerinin hikmeti bu olsa gerek.


MEZAR

Amerikali isadami, Çinliyle alay ederek sormus :
* Mezarlariniza koydugunuz pirinçleri, ölüleriniz ne zaman yiyecek?
Çinli, basini kaldirmadan cevap vermis :
* Sizin ölüleriniz, koydugunuz çiçekleri kokladigi zaman.


NAPOLYON

Vaktiyle Fransa hükümet ricalinden biri
Napolyon Bonapart’i bir muharebede tenkide kalkisip
parmagini harita üzerinde gezdirerek :
* Önce surasini almaliydiniz, sonra buradan geçerek ötesini
zaptetmeliydiniz, gibi fikirler yürütmeye baslayinca, Napolyon:
* Evet demis, onlar parmakla alinabilseydi dedigin gibi yapardim.


YARIS

Bir ihtiyar, yaslandigi için kendini yormamasini ve istirahat
etmesini isteyenlere su cevabi vermis :
* Eger bir yarisa katilmis olsaydiniz, hedefinize yaklastiginizda yavaslar miydiniz?




TÜRK USULÜ TRAFİK CEZASI

polis
- beyefendi radar uygulamamiz vardi. Hiz sinirini astiniz.
adam
- aşmadım birader.
polis
- beyefendi radar kayitlarini gosterebiliriz.
adam
- ben mustafanin arkadasiyim, ugrasmayin benimle
polis
- (bi affallar) mustafa mi o da kim ?
adam
- sen mustafayi tanimiyormusun ?
polis
- ee sey hatirlayamadim..
adam
- dur yanimda resmi var sana gostereyim.
(cebinden bir 10 milyonluk cikartir ve uzerindeki Ataturk resmini gösterir ve polise verir)
polis
- haa, pardon simdi hatirladim. Tamam. şu bizim mustafa!!!
adam
- gidebilirmiyim ?
polis
- sey, bu mustafanin baska resmi var mi yaninizda ?
adam
- peeeh be. mustafa arkadas dediysek butun albumunu yanimizda tasimiyoz.









TRAFİK CEZASI

Yasli bir amca eseginin üzerinde karayolunda seyretmektedir.
Bunu gören trafik polisleri amcaya takilmak isterler ve durdururlar.
-Polis: Be amca, neçin dakman golani? (Golan:Emniyet kemeri)
-Amca: Dakmam be iste!
-Polis: E bak gördün mu, simdi ceza keseceyik.
-Amca: Kes bakalim ne keseceysan da gidecem, acele isim var.
-Polis: Peki amca, cezayi sana mi yazalim yogsam esege mi?..
-Amca: ?
-Polis:Yani cezayi sana yazarsak 5 milyon ödeycen, esege 3 milyon ödeycen.
-Amca: Bana kes o zaman.
-Polis: Neden sana keseyoz amca?
-Amca: Onun sicili temiz ossun, büyüyün ce polis yapcez onu!





Allah RIZASI

Bir gün bir oduncu, ormanda kutsal sayılan ve tapılan bir ağacı Allah
rızâsı için kesmek istedi.
Fakat tam o sırada, karşısına çirkin suratlı birisi peydah oldu ve
Kendisine:
"Ne yapıyorsun böyle?" diye sordu.
Oduncu:"Bu ağaca tapıyorlar. Ben de bu ağacı Allah rızâsı için kesip pazarda satacağım." dedi.
Çirkin suratlı kişi:
"Ben şeytanım! Bu ağacı kesmene müsaade etmiyorum. Bu ağacı kesemezsin!"dedi.
Oduncu:"Demek sen şeytansın ha! Nedir biz insan oğlunun senin elinden
çektiğimiz?" diye bağırdı, şeytanı tuttu ve kaldırdığı gibi yere serdi.
Üzerine çullandı ve ölümcül darbelerle vurmaya başladı.
Şeytan:"Ey oduncu! Sen beni öldüremezsin! Allah benim yaşamama Kıyâmete kadar müsaade etti. Fakat seninle anlaşabiliriz. Sen akıllı birisine
benziyorsun. Sen odunculuktan ne kazanıyorsun ki? Hem elin ağacından
sana ne? Ben sana her gün bir altın vereyim. Sen bu ağacı kesmekten
vazgeç!"
"Sen yalan söylüyorsun!"
"Her gün yastığın altında bir altın bulacaksın. Eğer bulmazsan, o
zaman gel, ağacı kes!"
Oduncu bu söz üzerine şeytanı serbest bıraktı. Baltasını aldı ve evinin yolunu tuttu.
Ertesi gün gerçekten de yastığın altında bir altın buldu. Daha ertesi
gün. Daha ertesi gün. Oduncu aynı yerde altın bulmaya devam etti.
Fakat bir gün geldi ki, oduncu yastığın altında altın görmedi. Yatak,
döşek, döşeme demedi evini söktü, her tarafı aradı, fakat yine bulamadı.
Kızarak, baltasını aldı, kutsal sayılan ağacın yolunu tuttu.
Tam ağaca vuracaktı ki, çirkin suratlı kişi tekrar ortaya çıktı.
Kırıtıyor, sırıtıyor ve oduncuyu deli ediyordu. Oduncu:
"Seni yalancı, hileci, düzenbaz seni!" diyerek şeytanın üzerine yürüdü.
Fakat sanki bir çelik levhaya çarpmıştı! Şeytan hiç yerinden kımıldanmıyordu. Oduncu ne kadar vursa da yıkılmıyordu. Nihâyet şeytan
oduncuyu yakasından tuttuğu gibi yere savurdu. Üstüne de oturdu.Alaycı
bir şekilde kahkaha atarak bağırdı:"Şaşıyorsun değil mi?
Geçen gün sen Allah rızâsı için gelmiştin. O güçle
ve inançla bana karşı koysaydın, beni yıkardın. Fakat bu gün sen Allah
rızâsı için değil, kendi çıkarın için geliyorsun. Artık çok geç! Beni
yıkamazsın ve Allah diye taptıkları bu ağacı kesemezsin!"






PEKİ NEYMİŞ


Hepsi gercek olaylardan alinmistir.

1. Exxon’a ait bir petrol tankeri Kanada açiklarinda battiktan sonra,
iki tane deniz ayisi 80.000 dolar harcanarak temizlenmis ve büyük
bir törenle denize birakilmislar. Tam 2 dakika sonra herkesin gözleri
önünde bir mavi balina deniz ayilarini yemis...
(Neymiiis: Dogaya asla müdahale etmeyeceksin...)

2. New York’ta yasayan bir psikoloji ögrencisi kiz bos odasini bir
marangoza kiralar. Amaci onunla konusup, adamin davranislarini
incelemek.Ama iki hafta sonra marangoz kizi bir balta ile parçalar...
(Neymis: Insanin basina ne gelirse meraktan gelir...)

3. Bonn’da iki gosterici, domuzlarin kesimevi’ne barbarca götürülüp
orada kesilmelerini protesto ederken, domuzlarin bulundugu yerin
kapilari kirilir ve 2000 domuz kaçisirken, iki göstericiyi ezerek oldürürler...
(Neymis: Demek ki domuz domuzlugunu yapar...)

4. Amerika’da kadinin biri evine gelir ve kocasini mutfakta titrerken
görür. Belinden su-kaynatici’ya dogru bir kablo gitmektedir.Kadin
hemen kalin bir tahta parçasi bulur ve adamin koluna vurarak onu
elektrik sokundan ayirmaya çalisir. Adamin kolu iki yerinden kirilir.
Sonradan anlasilir ki, kocasi orada mutlu bir sekilde wallkman dinliyordur...
(Neymis: Kadin milleti her zaman erkek milletinin mutluluguna engeldir...) hiç sanmam

5. Irakli bir terorist postaya bombali mektup verir. Posta ücreti
eksik ödendigi için mektup kendisine geri postalanir. Herseyi unutan
terörist mektubu açinca parçalanarak olur......
( Neymis: Unutkansan terorist olmayacan...) Hiç Olmayında






ŞEYTANIN GÖREVİ

Şeytanın görevi bizi iyiliklerden ve güzelliklerden uzaklaştırmak değil mi?
Bunu yaparken birçok çirkinlikleri süsleyerek bize takdim etmez mi?
Nitekim şeytan, bir gün sabaha karşı Hz. Muaviye’ye
uykuyu çok tatlı hale getirmişti;
sabah namazına kalkmasın diye gözüne bir nebzecik uyku balı sürüvermişti.
Muaviye uyandığında güneş doğmuş,sabah namazının vakti çoktan geçmişti
Buna rağmen Muaviye hemen çeşmeye gidip abdest aldı.
Ve dört rekatlık sabah namazının yerine, tam yüz rekat namaz kıldı.

İkinci günün sabahı Muaviyenin başucuna erkenden gelen
şeytanın hikayesi şöyle anlatılıyor. Mevlana

ŞEYTAN:

-Ey Muaviye! Haydi yiğidim, kalk, kalk da namazını kıl.

Muaviye gözlerini açar ve der ki

-Hayırdır İnşAllah! Ey Şeytan! sen böyle işler yapmazdın.
Ne oldu sana?

-Yaparım,yaparım. Ben sana dün engel oldum güya.

Ama sen kalktın yüz rekat namaz kıldın.
Sonra bir ah çektin, bir tövbe ettin ki Cenab-ı Allah
senin bütün günahlarını bağışladı.

Haydi kalk,namazını kıl.






bu kaadarr ya biras az ama diqerlerini ekleyemem biras anormal kacarr yanee terbiyesizz oke simdiden rica ederim heheheheheheheheheheh ::::::=:=:=::O:O:OI:I:U:U:I:OP:





site sahibi
(şimdiye kadar 280 posta)Yahoo Messenger
AIM
30.11.2007 08:22 (UTC)[alıntı yap]
Eline saglik üzgün kardeşim.Artik böyle güzel yazilariniz bekleriz.Aferin bak ne güzel yazilarda yaziyosun.ALLAH RAZİ OLSUN
SENİ MUTLU GÖRMEK İSTERİZ YANİ
site sahibi
(şimdiye kadar 280 posta)Yahoo Messenger
AIM
03.12.2007 07:25 (UTC)[alıntı yap]
Üzgün kardeş üsteki mesaji yazdigimda okumamiştim yazilari ama hikayeler güzel ders almak isteyenlere bu sefer okuyup yaziyorum.Yeni yazilarini bekleriz.Biz önce gelen yazilara bakiyoruz kafamiza estiyi zaman okuyoruzda hehhehehehh ALLAH RAZİ OLSUN.
delüdj (Ziyaretçi)
09.12.2007 22:20 (UTC)[alıntı yap]
"site sahibi" yazdı:
Üzgün kardeş üsteki mesaji yazdigimda okumamiştim yazilari ama hikayeler güzel ders almak isteyenlere bu sefer okuyup yaziyorum.Yeni yazilarini bekleriz.Biz önce gelen yazilara bakiyoruz kafamiza estiyi zaman okuyoruzda hehhehehehh ALLAH RAZİ OLSUN.

site sahibi site kurmayı becermişinde hala türkçeyi yanlış kullanıyon ilanen duyrulur.....
hayata dair
(şimdiye kadar 36 posta)
11.12.2007 22:58 (UTC)[alıntı yap]
olacak okadar delüdj sende abartmışsın salurda bogaziçi vardıda benim kuzenin okumadımı aslında onu ne üniversitelerden ne fakültelerden istedilerde biz vermedik.....yaaaaaaa

Cevapla:

Nickin:

 Metin rengi:

 Metin büyüklüğü:
Tag leri kapat



Bütün konular: 100
Bütün postalar: 1283
Bütün kullanıcılar: 53
Şu anda Online olan (kayıtlı) kullanıcılar: Hiçkimse crying smiley
 
 
 
Bugün 105948 ziyaretçikişi burdaydı!
ALLAH cc Yar ve yardımcımız olsun daima.... Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol